8 Ağustos 2014 Cuma

Tuna Özkurt

Sabah saatlerinde çıktı evinden. Her zamanki yaptığı gibi yine sonu olmayan yollarda yürüdü. Yalnız yürürdü her zaman. Sorsanız "ben hiçbir zaman yalnız değilim" derdi. Herkes onun yalnız olduğunu biliyordu. Herkes onu 'yalnız' zannediyordu. O ise her zaman inkar ediyordu.

Sonu bitmeyen yolda yürürken bank gördü ve biraz soluklandı. El ele ve kol kola yürüyen insanları gördü. İç sesi şöyle dedi: Sen yalnız değilsin. Evet, değilim dedi ve gülümseyerek sonu bitmeyen yolda tekrar yürümeye başladı.

Birden hava kararıverdi. Der demez yağmur bardaktan boşalırcasına yağmaya başladı. Sırılsıklam yürümeye devam etti. Herkes şemsiyesinin altındaydı ama o ıslanmayı tercih etmişti. Yağmur damlalarının teniyle temas etmesini kavuşmak olarak görüyordu. Yağmur gittikçe şiddetini arttırmıştı. Herkesin gözü önünde yağmur damlaları gibi yere düştü. Toprağa düşmesini kavuşmak olarak benimsiyordu. İnsanlar aniden başına toplandı. Zar zor nefes alıyordu. Derken gözleri yarı açık, eli kalbinde: "Ben yalnız değildim. Yalnızlık Allah'a mahsustur. Ben ise şimdi ona kavuşuyorum" diyerek hayata gözlerini yumdu.

0 yorum:

Yorum Gönder